Hatırlarsanız 2021’in Kasım ayında İngiltere Merkezli Qatalog girişimini sizlere aktarmıştık. Geçtiğimiz aylarda yaşanan kur dalgalanmaları pek çok kişiyi yurt dışında iş aramaya teşvik etti. Hem Upwork gibi platformlar üzerinde bağımsız çalışmak hem de yurt dışı merkezli şirketlerde işe girmek en çok konuşulan konular arasında yer aldı.
Bu bağlamda Qatalog’da Ürün Tasarım Lideri rolünde çalışan Ekrem Elmas ile bir röportaj gerçekleştirdik. İzmir’de yaşayan Elmas, global bir ekiple çalışmak isteyenler için iş bulma deneyimini, yurt dışında bir ekip ile çalışmanın farklılıklarını ve mülakat süreciyle ilgili tavsiyelerini paylaştı.
Global bir girişim olan Qatalog’da Ürün Tasarım Lideri (Product Design Lead) rolünde çalışan Ekrem Elmas, bizlerle İngiltere merkezli bir ekip ile nasıl çalışmaya başladığını şu cümlelerle aktardı:
Qatalog ekibine katılmaya 2021 yılının başında CEO Tariq Rauf ile kısa bir görüşme sonrasında karar verdim. O zamanlar bir yan proje olarak qoals isimli bir proje yönetim aracı üzerinde çalışıyordum, proje dikkatlerini çekince benimle iletişime geçtiler ve birbirimizi daha iyi tanıdıktan sonra benzer sorunlar üzerine çözüm üretmeye çalıştığımız ve benzer değerlere sahip olduğumuz için ekiplerine katılmamı teklif ettiler. Zaten ekibi inceledikten sonra Invision, Amazon, Wise, Stripe vb. şirketlerde çalışmış çok deneyimli ve parlak insanlarla çalışma fırsatını kaçırmak istemedim.
“Yurt dışında bir ekiple çalışmanın farklılıkları neler?” diye sorduğumuzda ise ekibin çeşitliliğinin çalışma hayatına kattıklarını aktarıyor:
Çok eğlenceli bir deneyim. Her gün farklı lokasyon ve kültürlerden gelen ve farklı uzmanlıkları olan insanlar ile iletişimde olmak ve bir sorunu çözmek için birlikte çalışmak çok ilham verici. Ekipte Kanada, Londra, Portekiz, Türkiye vb. gibi dünyanın çok farklı yerlerinden insanlar var, haliyle saat farklılıkları da mevcut ama üzerinde çalıştığımız ürün zaten birlikte çalışmayı iyileştirmek üzerine olduğu için bu farklılığın bize zarardan çok yararı oluyor.
Senkronize/Asenkronize çalışma dengesini tutturduğunuzda hem bireysel olarak elinizdeki işe odaklanabiliyor hem de ekibin geri kalanı ile bağlantıda kalabiliyorsunuz, bizim de tam olarak yardımcı olmaya çalıştığımız şey bu.
Elmas’a aynı zamanda uzaktan çalışmanın zorluklarını da sorduk. Elmas, üzerinde çalıştıkları ürün sayesinde bu zorlukları çözdüklerini belirtiyor:
Senkronize/geleneksel çalışma düzeni nispeten kolay fakat asenkronize olarak, her ekibin/bireyin kendi hedeflerine doğru, kendi tempolarıyla, kendi araçlarıyla, transparan olarak çalışmasını sağlamak gerçekten zor, biz bu sorunu üzerinde çalıştığımız ürün sayesinde “iş için tek bir merkez” yaratarak çözdük ve herkes için düzenli, şeffaf ve güvenilir bir alan yarattık. Bu üçünü sağladığınızda zaten “uzakta” olmanın getirdiği bir çok sorun kendiliğinden çözülüyor, bu yapı, “uzakta” olmasanız bile, aynı ofis içerisindeki iletişimi ciddi şekilde verimli hale getiriyor.
Bu yapı Cornell Üniversitesi ile birlikte yürüttüğümüz bir araştırmaya dayanıyor. Ekipler birlikte çalışmayı kolaylaştırmak adına sürekli yeni araçlar kullanmaya başlıyor fakat kullanılan araç sayısı arttıkça hem üretkenlik düşüyor, hem de dikkat yönetimi imkansız hale geliyor.
Her 10 kişiden 6’sı ekip arkadaşlarının ne üzerinde çalıştığını bilmiyor ve zamanının yüzde 43’ünü farklı araçlar üzerindeki bilgilere erişmeye çalışarak harcıyor.
Biz bu konudaki sihirli formülü bulduğumuzu düşünüyoruz, uzaktan veya geleneksel farketmeksizin, iş yerinde düzen, şeffaflık ve güven olduğu sürece verimlilik artıyor.
Son dönemde Türkiye’den global şirketlere iş yapan kişilerin sayısı bir hayli arttı. Ekrem Elmas’tan okuyucularımızla bu bağlamda çevresindeki örnekleri paylaşmasını rica ettik. Elmas, sektördeki her 10 kişiden yaklaşık 8’inin global şirketler için çalıştığını açıkladı:
Bu değişime şahit olmak bence harika çünkü sonunda buradaki yetenek havuzu önyargı ve güven bariyerini aşmış gibi gözüküyor. Ben 7 sene önce remote çalışmaya başladığımda bu konuda deneyimi olan sadece 1-2 kişi vardı fakat şu anda sektördeki her 10 kişiden 7-8’i global şirketler için çalışıyor. Dünyada çözülecek çok fazla sorun, kazanılacak çok fazla deneyim ve yakalanacak çok fazla fırsat var, insanların bunlara ülke değiştirmek zorunda kalmadan erişebilmesi bence muhteşem bir şey.
Tabi ki global bir şirkette çalışmanın aşırı değişken ekonomik şartlar karşısındaki finansal çekiciliği inkar edilemez fakat bireysel olarak edinilecek know-how’ın ve insan kaynağı açısından yaşanan yerel/global rekabetin uzun vadede herkes için çok yararlı olacağını düşünüyorum. Yerel işverenler artık yetenekli insanlar için global bir sürü rakip ile yarışmak zorunda kalıyor ve hem ekonomik hem kültürel olarak en az onlar kadar iyi bir paket sunmaları gerekiyor. Kısacası “iş değişiyor”
Bu zorunlu değişimin rekabet ile gelmesi, kendi kendine olmasını beklemekten çok daha iyi.
İş yapış şekillerindeki değişim mekan bağımsız çalışmayı beraberinde getirirken, bireyler, iş arayışlarını global arenaya taşıyor. Elmas “Yurt dışındaki girişimlerle çalışmak isteyenler iş arayışlarını ve mülakat sürecini nasıl yönetmeli?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Görevim gereği son zamanlarda oldukça fazla iş görüşmesi yaptım. Genel-geçer olarak verebileceğim tavsiye, kim olduğunuzu, geçmişte ne yaptığınızı ve gelecekte ne yapmak istediğinizi olabildiğince yalın şekilde anlatın. Bu çok basit ama çok etkili bir özellik. Sadece bunu yapabilmek bile size inanılmaz bir avantaj sağlıyor. Eğer bir yetkinliğiniz, deneyiminiz ya da gelecek planlarınız görüşme yaptığınız şirket ile paralellik gösteriyorsa, iyi bir teklif almanız çok kolay, yeter ki bunu karşınızdaki kişiye doğru şekilde aktarmayı öğrenin.
Tümüyle uzaktan (remote) çalışan şirketlerde, kafanızı kaldırıp yakın çevrenizden ziyade dünyada neler olup bittiği ile alakalı fikir sahibi olmak da sosyal açıdan avantaj sağlıyor. Örneğin Qatalog ekibinde 15 farklı ülkeden insan çalışıyor. Çalıştığınız kişiler ile yapılan iş dışında şeyler de konuşabilmek, farklı bir bağ kurmanızı sağlıyor. Şirketler için “kültürel uyumluluk” da artık teknik yeterlilik kadar önemli, hatta teknik yeterlilik kapatılabilecek bir eksiklik iken, daha kişisel olan özellikler sizi bir adım öne çıkartabilir.
Ekrem Elmas’a ayrıca “Tasarım alanında global girişimcilik pazarında ne gibi fırsatlar mevcut?” sorusunu yönelttiğimde; Elmas, tasarım alanındaki en büyük fırsatın bir problemi verimli bir şekilde çözmek olduğunu vurguluyor ve uzmanlaşma meselesine dikkat çekiyor:
“Tasarım” kendi başına bir sektör haline geldi ve görsel, ürün, kullanıcı deneyimi, illüstrasyon animasyon, sistem vb. bir çok alt kırılımı var. Her kırılım da kendi içerisinde inanılmaz şekilde detaylı ve her biri için fazlasıyla fırsat mevcut. Fakat günün sonunda hala tasarım alanındaki en büyük fırsat bir problemi verimli şekilde çözmek ve son kullanıcının hayatını iyileştirmek. Hangi yöntemle olursa olsun tasarım sorun çözdüğü sürece bir rekabet avantajına dönüşüyor ve değer üretiyor.
Çoğu şirket tarafından tasarım oldukça ciddiye alınıyor ve iyi tasarım ekiplerine yatırım yapılıyor fakat tabi ki herkes için bu imkan mevcut değil. Bu noktada bireylerin ve şirketlerin en azından temel seviyede sağlıklı ve tutarlı tasarım yapabilmesini sağlayan, sınırlı bir özgürlük veren, no-code benzeri bir yaklaşım harika bir fırsat olabilir.Bunun dışında, bireysel olarak tasarımın herhangi bir alt kırılımını seçmek ve o konuda uzmanlaşmak her zaman sonuç getiriyor. Sadece bir konuda çok iyi olmanız size oldukça fazla kapı açacaktır.
Bu arada tıpkı Ekrem Elmas gibi Qatalog ekibinde yer almak isteyenlerin açık pozisyonları inceleyebileceğini belirtelim.