İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen IV. Göç Çalışmaları Lisansüstü Öğrenci Konferansı’nda göç olgusu ekonomi, sanat ve kültür, göçmenlerin psikososyal durumları ve uyum politikaları gibi farklı boyutlarıyla ele alındı
İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından 2019’dan bu yana düzenlenen Göç Çalışmaları Lisansüstü Öğrenci Konferansı, bu yıl da göç alanında çalışan yüksek lisans ve doktora öğrencilerini bu alanda farklı disiplinlerde çalışan deneyimli akademisyenler ile bir araya getirdi. Göç konusunda lisansüstü çalışmaları özellikle metodolojik ve teorik açıdan tartışmaya sunan konferansta yurtiçinde ve yurtdışında lisansüstü çalışmaları bulunan öğrenciler söz aldı.
Konferansta göç olgusu “Emek, Göç ve Şehir”, “Sanat, Kültür ve Göç”, “Göçmenlerin Psikososyal Durumları”, “Duyulmayan/Görülmeyen Göçmenler ve Algılar”, “Göç ve Uyum Politikaları”, “Evin/Kimliğin Sınırları ve Sınırsızlığı” ile “Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Göç” konu başlıkları altında farklı boyutlarıyla tartışıldı. Oturumlarda moderasyon ve çalışmalar hakkında geri bildirimleri Prof. Dr. Mine Eder, Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, Doç. Dr. Didem Danış, Dr. Öğretim Üyesi Gülay Uğur Göksel, Dr. Öğretim Üyesi Sedef Turper, Dr. Öğretim Üyesi Tuğçe Erçetin, Dr. Deniz Güneş Yardımcı üstlendi.
Seminerin açılış konuşmasını yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, “İçinde bulunduğumuz çoklu krizler döneminde göçün üzerine konuşmaktan, göç karşıtlığının yükseldiği bir dönemde dördüncü kez bu konferansı yapıyor olmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu konferansın amacı göç alanında çalışan lisansüstü öğrencilerinin çalışmalarını daha iyi hale getirmek ve gerçek anlamda bir tartışma ortamı yaratmak. Göç çalışmalarının çokdisiplinli bir alan olması nedeniyle farklı disiplinlerden gelen arkadaşlarımızın sunum yapmasına imkân sağlamaya çalıştık. Bu yıl konferansımıza Türkiye’de 19 farklı şehir ve dünyada 6 ülkede lisansüstü eğitimlerini sürdüren öğrenciler veya yeni mezunlardan başvurular yapıldı-geldi” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mine Eder ise “Göç çalışmaları farklı boyutlarıyla disiplinlerarası bir şekilde çalışabileceğimiz bir konu olduğu için zorluğuna rağmen çalışması çok anlamlı bir alan. Toplumsal dinamiğin içinde insanların beraber yaşama hallerini araştırıyorsunuz. Akademisyen olarak bir ses olma misyonumuz var. O yüzden hem küresel düzeyde hem ülke düzeyinde hem de bireysel düzeyde toplumsal dinamiklerin içinde analiz ederek bireyin yararı için çalışıyoruz” dedi.
‘Sosyal ağlar göçmenlerin işgücü piyasasında tutunmasını etkiliyor’
“Suriyeli Göçmen İşgücünün Emek Piyasasında Tutun(ama)ma Halleri: İstanbul Örneği” başlıklı bir sunum yapan, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Nail Gökhan Karabulut, sosyal ağların ve mesleki bağlantıların göçmenlerin emek piyasasına tutunmasındaki etkilerini incelediği çalışmasını anlattı. Karabulut, göçmenlerin dezavantajlı konumlarına rağmen sosyal ağlara dahil olmalarının istihdam edilmelerinde etkili olduğunu belirtti. Karabulut, “İstihdamın toplumsal ve ekonomik bütünleşme açısından önemi bu alandaki sorunların tespit edilmesini, gerekli önlemlerin alınmasını ve politikaların uygulanmasını zorunlu kılıyor. Kişinin topluluk bağları iş bulmasını kolaylaştırıyor. Göç sürecinin başlangıcında niteliksiz göçmenlerin, nitelikli göçmenlere göre daha avantajlı olduğu söylenebilir. Bunun nedeni yaşadıkları iki ülkede de benzer iş kollarında çalışıyor olmalarıdır” dedi.
“Türkiye’de Yaşayan Suriyeli Göçmenlerde Covid-19 Pandemisiyle İlişkili Stres Etmenlerinin Göç Sonrası Stres Etmenleriyle İlişkisinin İncelenmesi” konusunda sunum yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Sibel Sabırlı, Suriyelilerin göç sonrası Türkiye’de karşılaştıkları zorlukları hukuki düzenlemeler, dil bariyeri, ekonomik zorluklar, istihdam, barınma, eğitim, sağlık, ayrımcılık, uyum ve stigmatizasyon olarak sıraladı. Sabırlı, “Suriyeli göçmenlerin göç sonrası stres etmenleri pandemide iş kaybı, Covid-19 korkusu ve algılanan sosyal destek ile ilişkili. Kronik hastalığı olan katılımcıların Covid-19 korkusu, kronik hastalığı olmayanlara göre daha fazla. Suriyeli göçmenlerin ve diğer dezavantajlı grupların hizmetlere erişimi sosyoekonomik durumun ötesinde ihtiyaçtır. Pandemi dönemindeki stres etmenleri, göç sonrası stres etmenlerine eklendiğinde göçmenler ve dezavantajlı grupların sosyoekonomik eşitsizliği derinleşiyor” diye konuştu.
“İltica Bekleme Sürecindeki Sığınmacıların Ruh Sağlığı: Türkiye ve Kanada’daki İranlı Sığınmacılar Üzerine Nitel Bir Çalışma” başlıklı doktora çalışmasından bir kesit sunan Victoria Üniversitesi’nden Sanam Vaghefi ise İran’ın 1980’lerden beri dünyada en çok göç veren ülkelerden biri olduğunu ve Türkiye ile Kanada’nın da bu göçmenleri kabul eden başlıca ev sahibi ülkeler arasında yer aldığını belirtti. Vaghefi, “Yaptığım saha çalışmalarında göçün kendisinin bir travma olarak algılandığını, göç sırasında yaşanan olayların ve iltica başvurusundan sonraki bekleme sürecinin insanlar üzerinde travmatik etki yarattığını gözlemledim. Bu süreçte kişilerin ülkelerinde kalan yakınlarının vefatı gibi durumlar yıllar geçse de göçmenlerin unutamadığı olaylar arasında yer alıyor. Göçmenlerin kendi ülkelerindeki iş deneyimleri ve diplomalarının da göç edilen ülkede sayılmaması kişilerin benlik algısında değişimlere yol açarken sıfırdan başlamak için de geç kalmışlık hissi yaratıyor” dedi.
“Filistinli Kadınların Zorunlu Göç Deneyimleri” konusunda sunum yapan, Hacettepe Üniversitesi’nden Esma Kaşram ise araştırmasında ülkelerinden ayrılmak zorunda kalıp dünyanın pek çok ülkesine göç eden Filistinli kadınlardan ve Suriye üzerinden Türkiye’ye gelen Filistinlilerden bazı örneklere yer verdiğini belirtti. Bu araştırması için Türkiye’deki Filistinli kadınlarla görüşen Kaşram, ”Burada onları özel kılan ikinci kez göçe maruz kalmaları ve Türkiye’ye göç ettiklerinde kimlik sorunu yaşamaları. Filistinli olduklarını aslında saklamak istemiyorlar. Filistin’e geri dönmemek ve ekonomik sebeplerle Suriyeliler gibi geçici koruma kimliğini almak için çaba sarf ediyorlar” dedi.
Pompeu Fabra Üniversitesi’nden Aslıhan Yurdakul, New York Üniversitesi’nden Süleyman Kıroğlu, Syracuse Üniversitesi’nden Hüseyin Zeyd Koytak, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden Şenol Kaynakçı, İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Zeynep Yılmaz Hava, Hacettepe Üniversitesi’nden Berhudan Şamar, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Papatya Bostancı, Hacettepe Üniversitesi’nden Işıl Elif Arslan, Ankara Üniversitesi’nden Eren Köse, TED Üniversitesi’nden Sanaa Alnaji, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Hilal Sevlü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Merve Gizem Uğur, İstanbul Üniversitesi’nden Yusuf Balcı, Beykent Üniversitesi’nden Erdal Bayraktar, Potsdam Üniversitesi’nden Adem Muzaffer Erol, Kocaeli Üniversitesi’nden Aysel Okten Taş, Kocaeli Üniversitesi’nden Buket Özdemir Dal, Boğaziçi Üniversitesi’nden Helin Su Kotan ve İstanbul Üniversitesi’nden Waseem Ahmad Siddiqui konferansta çalışmalarını sunan isimler arasındaydı.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı