Gazetemiz müellifi Barış Pehlivan, bugünkü,’ Bedel ödeyecekler’ başlıklı köşe yazısında, yüzlerce pilotun Ulusal Savunma Bakanlığı’na dava açtığını kaleme aldı.
İtirazları daha evvel de duyduğunu lakin sıkıntının yargıya taşındığını yeni öğrendiğini belirten Pehlivan, “Bir dokunaklı Türkiye tarihiydi bu” diyerek yargılama sürecine ait bilgiler verdi.
Pehlivan’ın yazısının ilgili kısmı şöyle:
Fethullahçı pilotlar 15 Temmuz’a kadar Hava Kuvvetleri’ne yerleştirildi. 15 Temmuz olunca havadan bizi vurdular. 15 Temmuz’dan sonra ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atıldılar.
600’den fazla örgüt üyesi pilottan bahsediyorum…
Peki, göz nazaran göre Fethullahçıları orduya yerleştirenlere dokunulmamışken onların tasfiye edildiği ordudaki pilot açığı nasıl kapatıldı?
Şöyle:
Eskiden bir pilotun TSK’de mecburi misyon müddeti 15 yıldı. Bu vakit dilimi dolunca ordudan istifa edebiliyor ya da emekli olabiliyorlardı. Gerek Fethullahçıların baskısıyla gerekse özel münasebetlerle birçok pilot da 15 Temmuz’dan evvel bu yolu seçti. TSK’den ayrılınca da bildikleri tek şeye, yani uçmaya devam ettiler. Kimi Türk Hava Yolları’nda, kimi ise Pegasus üzere özel hava şirketlerinde işe başladı. Yani artık sivildiler ve aileleriyle birlikte hayatlarına yeni bir rota çizmişlerdi.
Gün geldi…
15 Temmuz oldu. Yıllarını verdikleri kurumu işgal edenler halkı bombaladı.
Gün geldi…
Milli Savunma Bakanlığı bir yazı gönderdi. “Senin kıymetini bilemedik, her şeyi bırak bana dön” diyordu özetle. Rica üzere de değildi, çünkü “eğer dönmezsen…” diye de bir ikaz vardı.
Zira… 15 yıllık “mecburi hizmet” pilot açığını kapatmak için 21 yıla çıkarılmıştı. Yıllar yıllar evvel ordudan ayrılan, artık sivil yolcu taşıyan pilotlar orduya tekrar çağrılıyordu. Onlara “En az altı yıl daha asker kalacaksın” deniyordu. Gelmeyenlere ise “sen bilirsin, o halde sivildeki uçuş lisansını da altı yıl boyunca askıya alırız” diye bir ikazda bulunuluyordu.
‘GELECEKSİN ZİRA TERÖR VAR’
İşte öğrendim ki…
Bu yolla, kimi pilotlar zorla tasfiye edildikleri Türk ordusuna geri döndü ve özledikleri üniformaya kavuştu hatta general dahi oldu.
Ancak… Çok uzun mühlet evvel TSK’den ayrılan birtakım pilotlar ise beklemedikleri bu emre karşı dava açtı.
Onlar ki tahminen de 10 yıl evvel kurdukları yeni hayatlarının dağılmasını istemiyordu. Sivil hayata tam ahenk sağlamışken tekrar üniforma giymenin zorlanmasını sindiremiyorlardı. Hükümetin Fethullahçıları orduya yerleştirmesinin bedelinin yeniden kendi hayatları üzerinden ödetilmesine karşı çıkıyorlardı. Dahası “hukuk devleti” vardı…
Milli Savunma Bakanlığı’na dava açan pilotlardan kimilerinin avukatı olan Salim Şen’in dilekçelerini okuyorum. TSK’ye tasfiye darbesi olan Balyoz kumpasının da avukatlarından biri olan Şen, özetle şunu diyordu:
“Türk Silahlı Kuvvetleri İşçi Kanunu’nda yapılan bu değişiklik, kanunların geriye yürümezliği unsuruna, zorla çalıştırma ve angarya yasağı unsuruna, devletin ana ögelerinden türel güvenlik ve bellilik unsurlarına karşıttır.”
Eski subay pilotlar yürütmenin durdurulmasını ve ilgili kanun kararının iptalini talep ediyordu.
Sonuç ne mi oldu? Bir mahkeme kararından aktarayım:
“Halihazırda ülkenin yetişmiş deneyimli pilot muhtaçlığının giderilemediği, yeni pilotların yetişmesinin vakit ve yüksek maliyetler gerektirdiği, bu bağlamda kanun koyucu tarafından yükümlülük mühletinin uzatıldığı, ülke içinde ve dışında terörle uğraşın devam ettiği, davacının da hizmetine muhtaçlık bulunduğu anlaşılmaktadır.”
Yani davalar birer birer reddediliyordu. Haliyle ya TSK’ye geri dönecekler ya da sivilde de uçuş yapamayacaklardı.
Dedim ya, bir hüzünlü Türkiye tarihiydi bu okuduğunuz. Mürekkebi bir türlü kurumadı, kanıyor…